Ford’un ikonik modeli Anglia, bugün belki göze sıradan görünse de 1950’lerin Britanya’sında büyük bir devrim yaratmıştı. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından ekonomik olarak zor günler geçiren ülke, uygun fiyatlı araçlara ihtiyaç duyuyordu ve Ford Anglia, bu ihtiyacı karşılayarak halkın gönlünde taht kurdu. Hem mütevazı özelliklere sahipti hem de oldukça sade bir donanıma sahipti. Tek bir silecek, tek güneşlik ve iç aydınlatması bile olmayan 1953 Anglia, neredeyse sadistçe sade bir araba olarak dikkat çekiyordu. Ancak tüm bu sadeliğine rağmen, zamanının en modern teknolojilerini barındırarak öncüsü olduğu birçok modelin yolunu açtı.
Tasarım Devrimi ve İlk Yenilikler
1953 Anglia, daha önceki modellerden büyük farklılıklar içeriyordu. Yüksek ve dik tasarım yerine daha modern bir görünüme kavuşmuş, gövde yapısında radikal bir değişikliğe gidilmişti. Monokok gövde yapısına geçiş, aracın sağlamlığını artırmış ve MacPherson tipi ön süspansiyon sistemiyle sürüş kalitesi iyileştirilmişti. Ancak motor kısmında hâlâ eski teknoloji kullanılıyor ve tek silecek, vakumlu bir sistemle çalışıyordu. Bu, yağmurlu günlerde gaz pedalına basıldığında sileceğin durma noktasına gelmesine neden olup sürüşü oldukça tehlikeli hale getiriyordu.
Efsaneleşen Arka Cam Tasarımı
Anglia’nın 1959’da piyasaya çıkan son modeli, sadece İngiltere’de değil, tüm dünyada ses getirdi. Ters eğimli arka cam tasarımı, Ford’un cesur tasarım anlayışının bir göstergesiydi. Bu eğimli cam, hem arka koltuklarda baş mesafesini koruyor hem de görüş açısını genişletiyordu. Ayrıca, camın üzerine gelen tavan çıkıntısı sayesinde yağmurlu günlerde arka camın kuru kalması sağlanıyordu. Bu özellik, o dönemin diğer araçlarında nadir görülen bir detaydı ve Anglia’yı daha popüler hale getirdi.
Yarış Tutkunlarının Favorisi
1959 model Anglia’nın bir diğer önemli yeniliği ise 997cc’lik Kent motoruydu. Bu motorun tasarımı, düşük hacmine rağmen yüksek devirlere çıkabilmesine olanak tanıyordu ve bu, onu yarışçılar arasında popüler bir seçenek haline getirdi. Özellikle motorun modifiye edilebilir yapısı, Anglia’nın birçok amatör ve profesyonel yarışçının favorisi olmasına katkı sağladı. Ancak yarış tutkunu sürücüler, aracın şiddetli bir şekilde önden kayma (understeer) eğilimi olduğunu biliyor ve bu durumu gidermek için ekstra çaba harcıyordu.
Harry Potter ile Gelen Yeniden Doğuş
Ford Anglia, zamanla İngiliz yollarında azalmış olsa da, J.K. Rowling’in ünlü Harry Potter serisinde kullanılan mavi Anglia sayesinde yeniden popülerlik kazandı. Filmde uçabilme ve görünmez olabilme özellikleriyle büyüleyici bir hale gelen bu Anglia, eski günlerine dönmese de modern nesillerin ilgisini çekmeyi başardı. Ancak gerçekte, Anglia’nın metal aksamı, özellikle kapılar, çamurluklar ve ön süspansiyon kuleleri, paslanma nedeniyle zamanla yok olmuştu. Paslanmanın etkisiyle ön süspansiyon kuleleri, iç kanatlara zarar verip motor kaputuna çarpmaya kadar gidebiliyordu.
Ford Anglia’nın Kalıcı Mirası
Ford Anglia, günümüzde belki modern otomobillerle karşılaştırıldığında mütevazı özelliklere sahip olabilir, ancak İngiltere’nin otomobil tarihinde önemli bir yere sahiptir. Anglia, sadece bir araç değil, aynı zamanda Ford’un savaş sonrası dönemde modernleşme sürecini başlatan bir semboldür. Anglia’nın etkileyici renkleri ve cesur tasarımı, onu uygun fiyatlı refahın simgesi haline getirdi ve bu mirası Escort modeliyle devam ettirdi.